8 Mart 2012 Perşembe

saramadığımız yaralarımız-III

Tarihte her olayın bir görünen yüzü bir de arka planında bu olayı tetikleyen nedenler, olaylar zinciri var. Bugün Ermenistan ile ilişkilerimizin geldiği durum, yılların ve karşılıklı öç alma hikayelerinin bir sonucu olarak incelenmeli ve görülmeli. 

1988 yılında, Ermenistan'dan kovulan Azeri mülteciler tarafından, Sumgayıt kentinde yaşayan Ermeni sakinlerini hedef alan bazı protestolar gerçekleştirildi. Bu hareket Ermenistan'da Azerilerin katledilmesi ve 250.000 den fazla Azeri'nin zorla göç ettirilmesine karşı oluşan bir tepkiydi. Kayıtlara göre 26 Ermeni ve 6 Azeri bu olaylarda hayatını kaybetti.

Karabağ Savaşı esnasında 25 Şubat'ı 26 Şubat'a bağlayan gece (1992) Azerbaycan'ın Hocalı kasabasında, Ermeni güçleri tarafından 106'sı kadın 83'ü çocuk olmak üzere 613 Azeri vatandaşı öldürüldü. Bu resmi açıklamalarda verilen sayıdır. Ancak savaştan önce 2.605 aile yani 11.356 kişinin Hocalı'da yaşadığı ve katliam sonrasında Hocalı Kasabası'nın tamamen ortadan kaldırıldığı da elimizdeki bir diğer bilgi. Bu 11.356 kişiden kaç tanesi kaçabildi, kaç tanesi öldürüldü bilmiyoruz ancak resmi rakamlara göre bulunan ceset sayısı 613. Burada da yine Ermeni Tehciri'nde olduğu gibi insanların buharlaşması sorunuyla karşı karşıyayız. Bu kadar insan ölmediyse nerede, öldüyse cesetleri nerede? 

Karabağ Savaşı'nda komutanlık yapmış olan şimdiki Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ve diğer bazı komutanlar tarafından katliamın Ermeni güçler tarafından yapılan bir intikam olduğu açıklanmıştır. Ayrıca Karabağ hareketi içersinde önemli isimlerden biri olan Zori Balayan Ruhumuzun Canlanması adlı kitabında o dönemde Azerbaycan Türklerine yapılan zulümden şöyle bahsetmektedir. 
Biz arkadaşımız Haçatur'la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırış çağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra bu 13 yaşındaki Türk'e onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından, sinesinden ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından öldü. İlk mesleğim hekimlik olduğuna göre hümanist idim, bunun için de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız hissetmedim. Ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı. Haçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türkle aynı kökten olan köpeklere attı. Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Haçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915'te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı'yı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.

Belki de insanlar parçalara ayrılıp köpeklere yedirildiği için yada parçaları bir araya getirilip ceset denilebilecek hale sokulamadığı için sadece 613 kişinin ceseti bulundu ve resmi rakamlar buna göre hazırlandı.

Burada -Zori Balayan'ın kitabından alıntıladığımız parçadan da anladığımız üzere- bir ırk'a kasıtlı olarak saldırı söz konusudur. Bu yüzden Hocalı katliamı Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinin soykırım tanımına uygundur. Hocalı katliamı bir soykırımdır. Sebepleri eskilere dayanan ve o sebeplerle hiç alakası olmayan insanlara ödetilen bir bedeldir. 
Kaynakça:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder